
Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül, aldırma

Gelip duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül, aldırma

Yukarıya çevir gözü
Deniz dibidir gökyüzü
Aldırma gönül, aldırma
Bir sitem yolla Allah'a
Görecek günler var daha
Aldırma gönül, aldırma
Yollar gide gide biter
Ceza yata yata biter
Aldırma gönül, aldırma

ÇAKIR
Altın saçlarını sıkıca tarar,
Sonra iki örgü yana bırakır;
Ayağında pembe dallı mor şalvar,
Taze gelin gibi süzülür Çakır...
Beyaz ellerine kına yaraşır,
Mavi gözleriyle bir içim sudur.
Efeler onu el üstünde taşır;
Köyün bir tanecik orospusudur.

Herkesin gönlünü kaplar çünkü sis...
Bazan mal olsa da iki üç gence,
Yine Çakır'ını ister her meclis...
Geniş meydanlarda yakılır çıra,
Çakır nazlı nazlı dokunur 'def'e...
Süt gibi rakıyı sunar Çakır'a
Gür bıyıklı, ateş gözlü bir efe...
Gitgide açılır sırma cepkenler;
Kıllı göğüslerinden süzülür rakı.
Bazan birisinin bağrına girer,
Elma soymak için alınan çakı...
-Sırma saçlarında fildişi tarak-
Tabanca çekilir, bıçak sıyrılır,
O döner elini şıkırdatarak...
Yalnız bazı kere taze gelinler,
'Bize kocamızı ver!' diye inler...
O zaman Çakır'ın gözü doludur...
Cepheden şehitlik alıp yükselen
İncecik bıyıklı bir yavukludur...

Döndüm daldan düşen kuru yaprağa
Seher yeli dağıt beni kır beni
Götür tozlarımı burdan uzağa
Yârin çıplak ayağına sür beni
Aldım sazı çıktım gurbet görmeye
Dönüp yare geldim yüzüm sürmeye
Ne lüzum var şuna buna sormaya
Senden ayrı ne hal oldum gör beni

Ayın şavkı vurur sazım üstüne
Söz söyleyen yoktur sözüm üztüne
Gel ey hilal kaşlım dizim üstüne
Ay bir yandan sen bir yandan sar beni
HAPİSHANE ŞARKISI -1-
göklerde kartal gibiydim
kanatlarımdan vuruldum
mor çiçekli dal gibiydim
bahar vaktinde kırıldım
yâr olmadı bana devir
her günüm bir başka zehir
hapishanelerde demir
parmaklıklara sarıldım
coşkundum pınarlar gibi
sarhoştum rüzgârlar gibi
ihtiyar çınarlar gibi
bir gün içinde devrildim
ekmeğim bahtımdan katı
bahtım düşmanımdan kötü
böyle kepaze hayatı
sürüklemekten yoruldum

Sebepsiz bir keder alır.
Bütün ömrümün beynimde
Acı bir tortusu kalır.
Bir ateş yakar derimi
İçim dar bulur yerimi
Gönlüm dağlarda bunalır.
Ne bir dost yüzü isterim
Hafif bir sızı isterim
Ağrılar, sancılar gelir.
Görünmez olur yollarım
En sevgili emellerim
Önüme ölü serilir.
Dünyadan uzak bir deli...
Beni sarar melankoli:
Kafamın içersi ölür.

Başım dağ, saçlarım kardır,
Deli rüzgârlarım vardır,
Ovalar bana çok dardır,
Benim meskenim dağlardır.
İnsan sohbetleri yasak;
Uzak olun benden, uzak,
Benim meskenim dağlardır.

Heybetli öter kuşları,
Goğe yakındır başları;
Benim meskenim dağlardır.
Yarimi ellere verin;
Sevdamı yellere verin;
Yelleri bana gönderin;
Benim meskenim dağlardır.
Bir gün kadrim bilinirse,
İsmim ağza alınırsa,
Yerim soran bulunursa:
Benim meskenim dağlardır.

Ey yâr, bu mektubu aldığın demde
Kara topraklara verdim kendimi
Her şey bana engel oldu alemde
Bir coşkun nehirdim, yıktım bendimi
Benim gönlüm doğuşundan deliydi
Başka dünyaların şaşkın seliydi
Bunun böyle olacağı belliydi
Her şey biter sel yerine döndü mü
Dünya durmaz, bahar olur, kış olur
Belki senin gözün yaş olur
Ben garibim, benim gönlüm hoş olur
Sevdiklerim ayda yılda andı mı
Bülbül olur pencerende öterim
Yer altında belki rahat yatarım
Yer üstünde çektiklerim dindi mi

Koşarsın, gülersin, tez yorulursun
Bir gün olur yine bana gelirsin
Deli gönlün yaşamaya kandı mı
Sabahattin Ali
0 yorum:
Yorum Gönder