HAYAT KONÇERTOSU
" Estik diyebilirim hayat konçertosunun
orta yerinde/ Ötesi yok"
- Güvez -
İki gündür kar yağıyor. Gökten kelebekler gibi uçuşarak ağır ağır inen kar taneleri, yeryüzünü bembeyaz bir çarşaf gibi kaplamış. Hava kapalı ve kurşuni renkte. Camdan dışarısını seyrediyorum uzunca bir süredir . Uçuşan kelebeklerden bazıları pencerenin camına yaklaşıyorlar ve aşağılara doğru süzülüyorlar.
Burası şehrin dışında yeni kurulmuş bir yerleşim yeri. Temiz hava ve rüzgarıyla ünlü buralar. Sitenin içinde yollar, yeşil alanlar, parklar; dışında tarlalar, E-6 karayolu ve çimenlerin üzeri beyazlara bürünmüş. Trafik, hava durumundan dolayı yok denecek kadar az.
Aslı hanım pencereyi açtı, başını dışarı uzattı. Bir sağına, bir soluna baktı. Ellerini açtı, kollarını ileri doğru uzattı. Bir anda uçuşan kar taneleri ellerine, omuzlarına ve başına kondular. havanın soğuğu yüzüne çarpınca geri çekilerek pencereyi kapattı. Koltuğuna otururken gülümsüyordu. Yavaşça fısıldadı gülümsemeye devam ederek:
" Havada kar sesi var / Kulağımda da yar sesi olsaydı. "
Gözleri daldı . Eski günlere, çok çok eski günlere gitti. Yine böyle karlı bir kış günü, okuldan eve dönerken yolda Farukla karşılaşmışlardı. Kısa bir selamlaşmadan sonra gözleri birbirini bulmuş, konuşmadan anlaşmışlardı. Elele tutuşup yakındaki parka gitmişlerdi. Parkta kimsecikler yoktu bu soğuk havada. Kar yağışı devam ediyordu. Onlar yürümüş, koşmuş, kartopu yapıp birbirlerine atmışlardı. Sonra boylu boyunca karın üstüne yatıp boylarını ölçmüşlerdi. Kahkahalarla gülmüşlerdi. Bu parkta yalnızdılar ya, kendilerini koca dünyada da yalnız hissetmişlerdi ve özgür. Doya doya gönüllerince eğlendiler. Yüzleri, burunları, dudakları soğuktan kızarana kadar oyalanmışlardı. Birbirlerine sıkı sıkı sarıldılar. Sevgiyle gözlerinin içine baktılar. Orada oluşan duygu yoğunluğu ile aynı anda haykırdılar. " Seni seviyorum."
Aslı ile Faruk çok gençtiler , çok tecrübesiz ve birbirlerine aşıktılar. Islak eldivenlerini çıkardılar. Soğuktan kıpkırmızı olmuş ellerini birbirlerinin avuçları içinde ısıttılar. Gitme zamanı gelmişti anladılar.
Dönüşte Faruk bir cafeye girip çay içmeyi önerdi. Aslı kabul etti. Bir bardak çay iyi gelir içini ısıtırdı. Yollarının üstünde ki cafeye girdiler ve çaylarını içtiler. Aslı Faruk'un yüzüne baktı. Gözleri uzaklara dalmış dalgın görünüyordu. Seslendi genç kız:
--- Faruk bir şey mi var? Dalgın görünüyorsun.
Faruk ses çıkarmadı, dalmıştı. İçini hiç yoktan bir endişe kapladı genç kızın. sabırla bekledi. Nihayet konuştu Faruk:
---Bak Aslı! Ailem üniversiteyi yurt dışında okumamı istiyor. Ben hafta sonu Amerika 'ya uçuyoırum. Orada okumaya devam edeceğim. Bekle beni. Seni seviyorum ve sana döneceğim. Bu günü ve o karlı parkta yaşadıklarımızı unutma .
Aslı şaşkına dönmüştü. Ne diyeceğini bilemedi. Geleceğin belirsizliğini düşünürken doldu gözleri.
--- Sen de, seni sevdiğimi unutma. Seni bekleyeceğim, dedi.
Hafta sonu buluşup vedalaştılar. Giden Faruk'du, kalan Aslı.
Sonra gelsin özlemler, bekleyişler, planlamalar, uzayıp giden günler, mevsimler, yıllar. Kaç yıl sabretmiş beklemişti Aslı. Yeni gittiğinde gelen telefonlar, mesajlar zaman içinde azalmış sonunda tükenmişti. Faruk'un ailesi başka şehre taşınmıştı. Kimselere soramadı, kimselerden haber alamadı. Günler ayları, aylar yılları kovalarken Aslı ağır bir depresyon geçirdi. Doktor tedavisi, onu çok seven ailesinin ilgisi , iyileşti sonunda. Düzeldi ama kalbi hep kırık kaldı.
Sonra hayat devam etti. Ailesinin isteği ile evlendi yuva kurdu. Ahmet iyi bir insandı. Çocukları oldu, büyüdü. Onları evlendirdi. Torunu oldu. Eşi öldü. Kendi yaşlandı ama ilk aşkını unutamadı.
Şimdi bu kar yağışını izlerken uzun yıllar ötesinden yeniden aklına düşmüştü Faruk. Gökyüzüne baktı hava daha bir kararmıştı. Kar yağışı devam edecekti demek. Gözlerinde canlandı o karlı gün ve o park. Çocuklar gibi gülüp eğlenmişlerdi. Sonra cafede birer bardak çay içmişlerdi. Ne güzel gelmişti sıcak sıcak. Olay, elele gözgöze ebedi bir veda imiş demek. İkisi de şiir severdi. Bir şiirle veda edip geçmişe gömmeliydi bu anıyı.
"Aşk geçti gözlerimden/ Ağlamadım bu yüzden/ Sen uyudun, ben uyandım! / Gittiğinde dolandım kendi içimde/ Bütün yollar çıkmaz sokaktı sana/ Bu şiir sana dair, ötesi yok/ Estik diyebilirim, hayat konçertosunu orta yerinde/ Ötesi yok. (Güvez) "
İçini çekti uçan beyaz kelebeklere bakarken gözleri düşünceli uzaklara daldı.
---Anne gelir misin? Babaannem koltuğunda uyuya kalmış.
---Geliyorum kızım. Üstünü örtelim uyusun, dinlensin biraz...
03.01.2016
İnci Arslan
İnci Arslan
6 yorum:
aldı götürdü beni.
gerçek bir hayattan kesit sanki
ki içinde ben varım
ki belki de herkesin içinden bir gideni, var...
tebrik ederim, kaleminize sağlık..
Teşekkürler Fatma Erkul. Beğeniniz benim için önemliydi.
Cok guzel yazmissin abla:)
Teşekkür ederim Ersin Bisar.
Bu hikayenin romanını da okumak isterdim, kaleminize sağlık. Sevgiler.
Sevgili Güvez,
Yorumunuzu yeni gördüm. Ben uzun süre roman yazmayı düşündüm. şartlar el vermedi. Yani zaman bulamadım. Öneriniz içinde bir şeyleri uyandırdı. Yazabilir miyim bilmiyorum. Şiirlerinizi çok beğeniyordum. Sizi bir başkası olarak düşündüğümü sanıyorum. Kimsiniz? Lütfen bana kendinizi tanıtır mısınız. iyi günler diliyorum.
Yorum Gönder