Babası, bilginler sultanı unvanıyla tanınmış, Muhammed Bahâeddin Veled; büyükbabası, Ahmed Hatîbî oğlu Hüseyin Hatîbî'dir. Babasına bilginler sultanı (sultânü'l-ulemâ) unvanının verilmesini kaynaklar Türk gelenekleriyle açıklamaktadır. Ancak etnik kökeni tartışmalıdır; Fars, Tacik ya da Türk olduğu yönünde görüşler mevcuttur.
Mevlânâ, çocukken babasıyla bir kervan yolculuğu yapar. Yolculuk sırasında o önde, babasıysa en arkadadır. Bunu gören zamanın büyük din alimlerinden Muhyiddin Arabi: "Hey gidi dünya hey! Küçük bir nehir, koskoca bir denizi önüne katmış gidiyor," der. Anlaşılan Arabi onun geleceğini daha o günden görmüştür.
Seyyid Burhaneddin: Doğduğu yerden ailesiyle birlikte Anadolu'ya gelip yerleşen Mevlânâ, babası Bahaeddin Veled'in ölümünden bir yıl sonra, 1232'de Konya'ya gelen, önemli İslam bilginlerinden Tirmizli Seyyid Burhaneddin'in manevi terbiyesi altına girmiş ve dokuz yıl ona hizmet etmiştir.
Şems'i Tebrizî: Elbette Muhammed’in ahlakını örnek alan, devamlı bir arayış içerisinde olmuş, manevî bir işaret üzerine de Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’yi arayıp bulan, Azerbaycan Türklerinin İslam alimi ve mutasavvıfı, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî'nin gönül dünyasında büyük değişikliklere sebep olan Şemseddin-i Tebrizî'den de söz etmek gerekir.
Dünyaya, kılık ve kıyafete önem vermeyen Şems, Mevlânâ'yla üç ya da üç buçuk yıl süren beraberliğin sonunda, onun hayatında yeni ufukların açılmasına vesile olmuş ve onu ilahi aşkın potasında eriterek kâmil bir Hak aşığı yapmaya muvaffak olmuştur.
Mevlânâ, İslâm tasavvufunun en önemli ve en büyük yapıtı kabul edilen, ilk 18 beytini kendi yazdığı Mesnevî-i Manevî'sini (Mesnevî), en yakın ikinci dostu saydığı Hüsamettin Çelebi'ye yazdırmıştır.
25 bin 700 beyitten oluşan Mesnevî'de, tasavvuf öğretisi öyküler aracılığıyla anlatılır ve olaylar yorumlanırken tasavvuf ilkeleri de açıklanır.
Mevlânâ'nın öbür eserleri: Büyük Divan (Divan-ı Kebir), Fihi Ma-Fih (Ne Varsa İçinde), Mecalis-i Seb'a (7 Vaaz), Mektubat'tır (Mektuplar).
Mesnevî'sini bitirdiği zaman artık epeyce yaşlanmış olan Mevlânâ yorgun düşmüş, ayrıca sağlığı da bozulmuştu. 1273'te ölen Mevlânâ'nın, öldüğü gün olan 17 Aralık, onun sevgilisi saydığı Rabb'ine kavuşma günü, yani Şeb-i Arûs (düğün gecesi) olarak anılır.
MEVLÂNÂ'DAN ALTIN ÖĞÜTLER
- "Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol
Başkalarının kusurunu örtmede güneş gibi ol
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol
Hoşgörülülükte deniz gibi ol
Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol" - "Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım"
- "İnsanlar biraz da kusur ve yanlışlarıyla güzeldir. Başkalarına zarar vermeyen zaaflara da hoşgörülü olmak gerekir"
- "Kimden kaçıyoruz, kendimizden mi? Ne olmayacak şey! Kimden kapıp kurtarıyoruz, Haktan mı? Ne boş zahmet"
- "Ben şu dünyada güzel huydan daha iyi bir haslet görmedim"
- "Allah, insana şah damarından daha yakındır. Halbuki sen ok gibi olan düşünceni uzaklara fırlatmadasın. Ey yayını çekip, oku atan! Av yakında, sense uzağa bakmaktasın"
- "Allah için ateşe atılmak vardır. Lakin ateşe atılmadan önce kendinde İbrahimlik olup olmadığını araştır. Çünkü ateş seni değil İbrahimleri tanır ve yakmaz."
- "Ecel, verileni almadan önce, verilmesi gereken herşeyi gerekir."
- "Ey Allah! Ölüm çağında, can kuşumuz, beden kafesinden çıkacağı zaman, ona yemyeşil kutluluk ağacını dallarını göster de onları dilesin, istesin; o dilek ve istekle bir hoşça kanat çırpsın, ürkmeden sevinçle kafesten uçup gitsin"
- "Gündüz gibi ışıyıp durmayı istiyorsan, geceye benzeyen nefesini yakadur"
- "Taş yeşermez geçmiş olsa da Nevbahar
Toprak ol da bak nasıl güller açar
Taş gibi idin çok gönül kırdın
Toprak ol üstünde hoş güller biter"
- "Kimde bir güzellik varsa bilsin ki ödünçtür"
- "Kargalar ötmeye başlayınca bülbüller susar"
- "Ne kadar bilirsen bil; söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır"
- "İnsanları iyi tanıyın. Her insanı kötü bilip kötülemeyin, her insanı da iyi bilip övmeyin"
- "Körler çarşısında ayna satma. sağırlar çarşısında gazel atma"
- "Dostlarınızı sıkça ziyaret ediniz. Çünkü üzerinde yürünmeyen yollar, diken ve çalılarla kaplanır"
- "Nasıl bakarsan öyle görürsün"
- "Sende en iyi ne ise dostuna ondan ver"
- "Nice insanlar gördük üstlerinde elbise yok!
Nice elbiseler gördük içlerinde insan yok!"
- "En büyük israf ömrün boş yere harcanmasıdır"
- "Kim demiş gül yaşar dikenin himayesinde?
Dikenin itibarı gülün sayesinde"
- "Geveze birine sır söylemek, çatlak testiye su koymaya benzer"
- "Yaşadığımız dünyaya bak: Yüce Allah, hangi eserini sevginin kucağında büyütmemiş? Neden okşamak ve kucaklamakla gidilecek yola, tekme ve tokatla erişmeyi tercih edersin?"
"Dünya uyanıklığı aldatıcıdır:
Uyanık görünen kişi aslında derin uykudadır.
Uyanıklığı uykusundan daha beterdir.
Varlığın Allah ile uyanık değilse,
Uyanıklığın, hapishanedeki uyanıklık gibidir."
"İnsan yok olabilir, özü yok olmaz.
Cenazemi gördüğünde 'ayrılık' diye feryat etme,
Neden güneşin ve ayın batışından şikâyetçisin?
Mademki mezara indirilişimi seyrettin, çıkışını da gör.
Hangi tohum yere döküldü de çıkmadı gitti?"
Mevlânâ'dan insanlığa çağrı: |