SERÇE ve SONBAHAR


Sonbahar geliyor serçe
Yuvanı nereye yapacaksın?
Rüzgâr başka türlü esecek
Yağmurlarla ıslanacaksın!

Halbuki, ne kadar da sıcaksın!

Sonbahar; rüzgâr, yağmur... Ağaçların yaprakları ölüme uçuyor. Önce sararıp soluyor sonra kahverengi oluyor. Dalından düşüp rüzgâra karışıyor. Doğa, korumacı kimliğine bürünüyor. Bazı hayvanlar kış uykusuna yatıyor. Göçmen kuşlar sıcak ülkelere gidiyor seneye tekrar gelmek üzere... Kaçı dönebilecek, kaçı eski yuvalarını yerli yerinde bulabilecek... İnsanlar telaş içinde koşturuyorlar; yaşam mücadelesi içindeler. Aş düşünüyorlar başka şeyler düşünmeye zamanları yok.
Ah! Seni acımasız ve geri dönüşümsüz "zaman" seni!
   Acımasız insanoğlu, bu sonbaharı kana bulamaya devam ediyor. Egemen güçlerin birtakım maşalarıysa, ölüm, hastalık, yakmak, yıkmak, çocukları öksüz, yetim, evsiz, yersiz, yurtsuz bırakmaya koşullanmış azgınca koşturuyor. Haritalar değişiyor. Birtakım kişiler kendi aralarında toplanıp, insanların, milletlerin hatta devletlerin kaderini değiştirecek planlar yapıyor ve bunları uygulamaya sokuyor. Uzun yıllardır bu hep böyle.
   Nefret, acımasızlık, suç atma, kanunları düşüncelerine göre yersiz ve sorumsuzca uygulama, insanların kaderiyle oynama almış yürümüş.
   Milletlerin kültür değerlerini yok etmeye çalışma ve bunları uzun yıllar boyu sistematik bir şekilde yapma. İnsanların biz ne zaman değiştik, ne zaman vurdum duymaz olduk; eskiden şöyle şöyleydi, şimdi böyle diye başlayan söylemlerine bıyık altından gülmeler. Gençlerin yaşlılara, oooo sizin devriniz geçti şeklindeki çıkışmaları; yaşlılarınsa, ne olacak bu gençliğin sonu diyerek kaygılanmaları...


   Üşüyorum minik "serçe". Rüzgâr beni de üşütüyor, yağmurlar beni de ıslatıyor.
Yuvamda yalnızım... Dışarda yağmur yağıyor, dünya ıslanıyor üstündeki her şeyle.
Ben içerde gözlerim kupkuru; çaresiz yaşlılığım ve yalnızlığımla, gelecek baharı bekleyeceğim...
Bin bir dilekle bekleyeceğim. Ve diyeceğim ki:

   Nefret, kıskançlık, anlayışsızlık, "neme lazımcılık", "bana dokunmayan yılan bin  yaşasıncılık" son bulsun; yerine insaf, izan, merhamet, ileri görüşlülük, hoşgörü ve sevgi gelsin...
   Yurduma güneş doğsun... İnsanlar kardeş olsun...
   Çocukların, ana ve babaların; tüm "insanlığın" yüzü gülsün!





Paylaşın!

Bookmark and Share

2 yorum:

EditorŞey dedi ki...

Şu günlerde ülkemizde ve dünya ölçeğinde yaşananlar ve kendi kişisel yaşadıklarımız dikkate alındığında, bu yazı, ilettiği duygu,düşünce ve görüşlerle, yerel ve evrensel gerçeklerimizi apaçık biçimde vurguluyor.
Teşekkürler İnci Hanım, böylesine önemli bir konuyu, en içten duygularınızla dile getirip, bizleri uyardığınız ve bizlerde "farklı empatiler"in de uyanmasını sağladığınız için.

Dediğiniz gibi: "Egemen güçlerin birtakım maşalarıysa, ölüm, hastalık, yakmak, yıkmak, çocukları öksüz, yetim, evsiz, yersiz, yurtsuz bırakmaya koşullanmış azgınca koşturuyor. Haritalar değişiyor. Birtakım kişiler kendi aralarında toplanıp, insanların, milletlerin hatta devletlerin kaderini değiştirecek planlar yapıyor ve bunları uygulamaya sokuyor. Uzun yıllardır bu hep böyle."

Bütün bu olumsuz gidişin durması ve "Çocukların, ana ve babaların; tüm 'insanlığın' yüzünün" gülebilmesi dileğiyle.

İnci dedi ki...

Yorumunuza aynen katılıyorum.
Kendi adımıza, yurdumuz ve milletimiz adına yaşanabilir daha güzel günler dileğiyle teşekkürler...

Related Posts with Thumbnails