19 Mayıs 1919

19 Mayıs 1919 Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başladığı gündür. I. Dünya Savaşı sonunda ülkemizin birçok yeri, savaşı kazanan devletler tarafından işgal edilmişti. Atatürk, yurdumuzu bu durumdan kurtarmak için 16 Mayıs 1919'da "Bandırma" vapuru ile İstanbul’dan Samsun'a hareket etti. 19 Mayıs 1919'da Samsun'a vardı ve burada Kurtuluş Savaşını başlattı. Ülkemiz üç yıl süren savaşlar sonunda yabancı güçlerden kurtarıldı. 29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti ilan edildi. Atatürk'ün, Samsun'a varış tarihi olan 19 Mayıs günü onun isteği üzerine "Gençlik ve Spor Bayramı" olarak kutlanmaktadır.

Atatürk’ün, bir söyleşi sırasında: "Ben 19 Mayıs'ta doğdum," demiş olmasından dolayı19 Mayıs; 1981 yılından bu yana "Atatürk'ü Anma Günü" olarak da kutlanmaktadır.

Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını, bu güzel yurdu özgür ve bağımsız olarak bize bıraktıkları için sevgi ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun.



O GELİYOR

Yıl, 1919,
Mayısın on dokuzu.

Kızaran ufuklardan kaldırıyor başını
Yeryüzüne can veren
Cana heyecan veren
Al yüzlü oğan güneş!
Takanın burnu nasıl Karadeniz'i yırtar;
Siz de bir anda öyle yırtınız uykunuzu,
Uyanın Samsunlular!
Kurutacak gözlerde umutsuzluk yaşını
Al yüzlü oğan güneş!
Bugün Çaltı burnundan gülerek doğan güneş!

Yıl, 1919,
Mayısın on dokuzu.
Uyanın Samsunlular!
Uyumak ölüme eş,
Diriltin ruhunuzu.
Ufukta bir gemi var!

Fakat bu gemi niçin böyle yavaş geliyor?
Acaba yolu mu az, yoksa yükü mü ağır?
Bu gemi umut yüklü, inan yüklü, hız yüklü;
İçinde bu vatanın derdiyle yanan bağır,
Kurulacak yarını düşünen baş geliyor.
Bir baş ki gökler gibi bir küme yıldız yüklü!
Bu gemi onun için böyle yavaş geliyor

Yıl, 1919,
Mayısın on dokuzu.
Ufukta duran gemi gitgide yaklaşıyor
Sanki harlı bir ateş
Yakıyor ruhumuzu.
Beklemek üzüntüsü her gönülden taşıyor.
Üzülmemek elde mi?
Hız yüklü, inan yüklü, umut yüklü bu gemi!

O umut yayıldıkça ruhlara sıcak sıcak,
O hız doldukça bütün damarlara kan gibi,
Gizli gizli inleyen her yürek canlanacak,
Ateşler püskürecek uyanan volkan gibi!

Gittikçe büyükleşen
Gölgene dikilmekten
Karardı gözlerimiz.
Koş, atıl, gemi, sana engel olmasın deniz!

Ak saçlı dalgaları birer birer kes de gel!
Kuşlar gibi uç da gel, rüzgâr gibi es de gel!

Celal Sahir Erozan



ATATÜRK KURTULUŞ SAVAŞINDA

Edirne'den Ardahan'a kadar bir toprak uzanır
Boz kanatlı üveyikler üstünde uçar.
Ardahan'dan Edirne 'ye, Edirne'den Ardahan'a kadar.

Kop dağında akan bir çeşme var,
Serçe parmak kalınlığında suyu
Haram etmiş gece gündüz uykuyu
Akar da akar...

Samsun'un evleri denize bakar
Sokakları yosun içinde
Çaparlar, takalar, mavnalar
Bilyalar gibi sıyun yüzünde
Bir iner bir kalkar.

Savaştepe köprüsünden geçen trenler
Sel olur İzmir'e akar
İzmir'in denizi kız, kızı deniz
Sokakları hem kız, hem deniz kokar.

Güneyde mis kokulu bir ağaç
Yuvarlak yaprakları ince,
Yaz gelip de güneş vurunca
Dallarından bal akar.

Bu toprak bizim yurdumuzdur.
Deli gönül yücesine çıkar,
Bir üveyik olur uçar gider.
Ardahan'dan Edirne'ye,
Edirne'den Ardahan'a kadar.

Bir gün kara bulutlar gökyüzünde konaklamıştır

Yaylılar gelip geçiyordu güneyden
Örtük kara perdeler sallanıyordu.
Utanıyordu Anadolu'dan gelip geçen
Milletin yüreği kan ağlıyordu.

Askerler gelip geçiyordu güneyden
Yaralı, hasta, yorgun askerler
Akşam olmuştu, yurda toplanıyordu
Sağ kalan yiğitler birer birer.

Analar haber soruyordu güneyden
Tarlalar kadar, ırmaklar kadar durgun analar
Örtük kara perdeler sallanıyordu
Utanıyordu Anadolu'dan gelip geçenler

Amma kalanlar anayurtta toplanıyordu.
Gökyüzünde kara kara bulutlar
Başımıza nereden geldiniz
Bizler konuk severiz amma
Düşmanları sevmeyiz.

Gökyüzünde kara kara bulutlar
Harmanlar çürüdü yüzünüzden
Sizinle görülecek işimiz yok
Gidin üstümüzden

Mavi değil artık denizlerimiz
Tarlalar sürülmez oldu
Sütü kesildi davarların
Öksüz kaldı bebelerimiz

Gökyüzünde kara kara bulutlar
Hayın mı hayın
Bir gün gelir hesabını sorarız, buralarda durmayın

Ne bulutlar gitti,
Ne göklerden bir haber geldi
Bu sefer millet padişahlara sesleniyordu.

Biz yoksul bir milletiz.
Gözlerimizde solgun ışıklar yanar.
Nasılsı yenilmişiz bir kere
Ama uzun sürmez o kadar

Ne bulutlar gitti
Ne padişahlardan bir haber geldi
Kemal Paşa derler bir yiğit vardı.
Bu sefer de millet türkülerle
Kemal Paşa’ya haber saldı.

Kemal Paşa, yenilmez yiğit, şanlı komutan
Savaşa girer gibi yetiş bize
Yetiş bize, çöllerde bile olsan
İnanç doldur, güç doldur içimize
Bin kere yurdumuzu kurtaran
Bir görseydin ağlardın halimize.

Kuşun kanadında türküler
Kemal Paşa’nın gönlüne vardı,
Cevabından önce kendi geldi.

Bir gemi yanaştı Samsun’a sabaha karşı
Selam durdu kayığı, çaparı, takası
Selam durdu tayfası.
Bir duman tüterdi bu geminin bacasından, bir duman,
Duman değildi bu!
Memleketin uçup giden kaygılarıydı.

Samsun limanına bu gemiden atılan
Demir değil!
Sarılan anayurda,
Kemal Paşanın kollarıydı.

Selâm vererek Anadolu çocuklarına
Çıkarken yüce komutan,
Karadeniz'in halini görmeliydi.

Kalkıp ayağa ardı sıra baktı dalgalar
Kalktı takalar,
İzin verseydi Kemal Paşa
Ardından gürleyip giderlerdi.
Erzurum'a kadar.
Bu ne inançtı ki, Kemal Paşa
Atının teri kurumadan
Sürüp geldin yeni yeni savaşların peşinde

Bu ne inançtı ki, Kemal Paşa
Atının teri kurumadan
Sürüp geldin yeni yeni savaşların peşinde.

Bir selam gibi gitti Erzurum'a,
Bin selam gibi geldi Sivas'a Erzurum'dan.
Dağlar alçaldı yol vermeye,
Temizlendi ılkımından karından.

Analar, bacılar yola döküldü,
Cephane taşıdı arkasından.
Irmaklar suyundan faydalandı,
Ağaçlar duldasından.

Yer gök inledi bir yol daha
Kurtuluş Savaşından.

Biz biliriz bizim işlerimizi
İşimiz kimseden sorulmamıştır.
Kılıçla, mızrakla, topla, tüfekle
Başımız yere eğilmemiştir.

Kuzumuz var, yaylalarda meleşir,
Çeşmemiz var, gece gündüz söyleşir,
Yazımız var, pehlivanlar güreşir,
Bu toprağa kimse girememiştir

Davranı da deli gönül davranı!
Kemal Paşa dinlemiyor fermanı!
Anası, bacısı, kızı, kızanı.
Bizim millet gibi görülmemiştir

Bu ne inançtı ki, Gazi Paşa!
Atının teri kurumadan,
Sürüp gittin yeni yeni savaşların peşinden.

İnönü ’de iki kılıç gibiydik düşmanla biz.

İnönü’de iki kılıç karşı karşıya;
Aşk olsun birinciye su veren kılıççıya!

İnönü’de iki kılıç karşı karşıya;
Aşk olsun birincinin yapıldığı çarşıya!

Birinci kılıca su veren usta,
Hakkı, yiğitliği, sevgiyi,
Bu kılıcın kabzasına işlemiş tek nakışta.
Birinci kılıçla döğüşen yiğit vur ki!
Anandan emdiğin süt helal ola!

Birinci kılıçla döğüşen yiğit vur ki!
Gelinler çocuklar ağlamaya!
Birinci kılıçla döğüşen yiğit vur ki!
Önü al önlüklü, yüzü peçeli,
Hanım kızlar nişanlısız kalmaya!

Vur ki anam babam, vur ki kardaşım!
Hayın düşman yurdumuzu almaya!

Bizim piyademiz yola yeğin gider.
Bastığında toprağı ezer!

Bizim topçumuzun narası hay babam hay!
Gülleden beter.

Bizim süvarimiz amma da ata biner!
Ayağı yere değer, başı göğe değer.

Sağdıçlarım! Sizin gibi yiğitleri oldukça,
Bu millet yaşar.

Sakarya'da düşman koymuş meydanları kaçıyordu.

Kattı Kemal Paşa'nın ordusu düşmanı uğruna
Pişman etti anasından doğduğuna.
Çevirdi Sakarya, çevirdi süvariler,
Veryansın etti topçu,
Veryansın etti piyadeler.

Kattı Kemal Paşa'nın ordusu, sürdü gitti,
Yetiştikçe vurdu düşmana.
Hayın düşman sarhoş gibi sallana sallana
On beş günde İzmir'i dar buldu,
Ölen kurtuldu, sağ kalan teslim oldu.

Kaçtı gemiler.
Alnı sargılı, kolu sargılı, boynu sargılı,
Ahmet'ler, Bekir'ler, Ali'ler,
Mahmut'lar, Kâzım'lar, İsmail'ler
Peşlerinden yettiler,
Diz çöküp Kordonboyu'na
Ta yürekten çekip tetiği
Gemilere yaylım ateş ettiler.

Bu ne inançtı ki, Gazi Paşa!
Atının teri kurumadan
Sürüp gittin yeni yeni savaşların peşinde.


Sana borçluyuz ta derinden
Çünkü yurdumuzu sen kurtardın
Hasta, yorgun düşmüştük
Yaralarımızı iyice sardın...


Yiğittin, inanç doluydun, yapıcıydın
Sanatkardın, denizler kadar engin
Kimsenin görmediğini görürdü
Sevgiyle bakan gözlerin...


Dedin ki: Bu millet, bu büyük millet
Yüzyıllar boyu geri kalmış
Bu yurt, bu güzel yurt, bizim yurdumuz
Her yanından yaralar almış...


Dedin ki: Bir güzel savaşmalı
Kurmak için yeniden
Bilgiyle, inançla, coşkunlukla
"Öğün, çalış, güven..."

Sana borçluyuz ta derinden
Işığısın bu yurdun
Dilimizi, ulusallığımızı öğrettin bize
Çünkü cumhuriyetimizi sen kurdun


Hürriyeti sen yaydın içimize
Halkçıyız dedin halk içinden
İnançta hür yetiştirdin bizi
Borçluyuz sana ta derinden

Devrimlerle yüceltti, çok yüceltti
Bu milleti temiz ellerin
Sana borçluyuz ta derinden
En büyüğü Mustafa Kemal'lerin

Davullar zurnalar döğende,
Biz seni hatırlarız!

Binip trene gezende,
Biz seni hatırlarız!

Önce adını öğrenir çocuklarımız,
Eli kalem tutup yazanda.


Binler yaşa, yurdumuza hizmeti büyük!
Kemal Paşa! Ölümsüz insan! şanlı Atatürk!

(Cahit Külebi 'nin şiirlerinden alınarak hazırlanmıştır)


SEVDİĞİM ATATÜRK ŞİİRLERİ


RESİM

Her gün
Enginlerden engin
Yücelerden yüce
Bir duygu sarar bizi
Bu sınıfa girince.

Kürsünün üstünde bir resim:
Gözleri denizlerden mavi
Bakışları güneşlerden sıcak.
Dört mevsim.

Öğretmeninimin kürsüde
Verdiği dersi
Dinler bizimle birlikte
Atatürk'ün resmi

Çalışkanız, çünkü
Çalişınca
Bakarız, Atatürk güldü.

Bir yanlışlık yapsak
Bulutlanır gözleri
Anlarız, Atatürk üzüldü.

Tıpkı sınıftaki gibi
Bütün ömrüm boyunca
Yaptığım bir işte
İyi, doğru oldumsa
Sevincini belli et
Gülümse.

Behçet Necatigil


MUSTAFA KEMAL'İ DÜŞÜNÜYORUM


Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri.
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyorlar cihanın görmediği
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
Her askeri Mustafa Kemal'i gibi

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere.
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyor zaferden zafere...

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Ölmemiş bir kasım sabahı!
Yine bizimle beraber her yerde
Yaşıyor dört köşesinde vatanın,
Yaşıyor damar damar yüreklerde.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda;
Mavi gözleri ışıl ışıl, görüyorum.
Uykularıma giriyor her gece.
Ellerinden öpüyorum.

Ümit Yaşar Oğuzcan


ATATÜRK

Atatürk'üm eğilmiş vatan haritasına
Görmedim tunç yüzünü böylesine geceler
Atatürk neylesin memleketin yarasına
Uçup gitmiş elinden, eski makbul çareler

Nerede İstiklal Harbi'nin o mutlu günleri
Türlü düşmana karşı kazanılan zaferi
Hiç sanmam, öyle ağarsın bi daha tan yeri
Atatürk'üm ben ölecek adam değildim der

Git hemşerim, git kardeşim toprağına yüz sür
O'dur karşı kıyıdan cümlemizi düşünür
Resimlerinde bile melül mahzun görünür
Atatürk'üm kabrinde rahat uyumak ister

Cahit Sıtkı Tarancı


MUSTAFA KEMAL'İN KAĞNISI


Yediyordu Elif kağnısını,
Kara geceden geceden.
Sankim elif elif uzuyordu, inceliyordu,
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar,
İnliyordu dağın ardı, yasla,
Her bir heceden heceden.

Mustafa Kemal’in kağnısı derdi, kağnısına
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı.
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik,
Nam salmıştı asker içinde.
Bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü,
Doğrulmuştu yola önceden önceden.

Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif,
Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar,
Kocabaş, çok ihtiyardı, çok zayıftı,
Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanı sıra,
Gecenin ulu ağırlığına karşı,
Hafiftiler, inceden inceden.

İriydi Elif, kuvvetliydi kağnı başında.
Elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri,
Kınalı ellerinden rüzgâr geçerdi daim;
Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına.
Alını, yeşilini kapmıştı, geçirmişti,
Niceden, niceden.

Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu,
Nazar mı değdi göklerden, ne?
Dah etti, yok. Dahha dedi gitmez,
Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacur gucur
Nasıl dururdu Mustafa Kemal’in kağnısı
Kahroldu Elifçik, düşünceden düşünceden.


Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş,
Vur beni, öldür beni, koma yollarda beni.
Geçer götürür ana, çocuk, mermisini askerciğin,
Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım.
Bak hele üzerimden ses seda uzaklaşır,
Düşerim gerilere, iyceden iyceden.

Kocabaş yığıldı çamura,
Büyüdü gözleri, büyüdü yürek kadar,
Örtüldü gözleri örtüldü hep.
Kalır mı Mustafa Kemal’in kağnısı, bacım.
Kocabaşın yerine koştu kendini Elifçik,
Yürüdü düşman üstüne, yüceden yüceden.

Fazıl Hüsnü Dağlarca



BAŞÖĞRETMENİM

Atatürk benim
Başöğretmenim.
Ne öğrendimse
Ondan öğrendim.

Baktım ki asker,
Ben de askerim,
Kars’ta, Kore’de
Nöbet beklerim...

Baktım kürsüde,
Nutuk söylüyor,
O’nun sesini,
Dünya dinliyor.

Ne heyecanlı
Ne heybetli O,
Türk tarihinde
En kudretli O.

Tarih okudum,
Baktım başta O.
Her iyi işte,
Her savaşta O.

Bu devrimleri
Hep O düşünmüş,
Milleti için,
Ağlamış gülmüş.

O semamızda
Ebedi güneş,
O gönlümüzde
En harlı ateş.

Çocuk kalbimle,
İlk O’nu sevdim.
Atatürk benim,
Başöğretmenim...

Tarık Orhan



BENİ SEVMEK DEMEK

Yaşatıyor musun devrimlerimi,
Götürebiliyor musun yeni çağlara?
Yazıyı, kılığı, hür düşünceyi
Örnek ediyor musun uluslara?





Atabiliyor musun zihinlerden
Softalık, gerilik, tüm karanlığı?
Adın var mı en yeni buluşlarda?
Köye sokabildin mi aydınlığı





Sevebiliyor musun düşmanını?
Bolluk mu bir uçtan bir uca vatan?
Derim ki yolumda yürüyorsunuz,
Büyüğünden küçüğüne o zaman...


Halim Yağcıoğlu ...Yorumlayın-Paylaşın...

ÜÇ GÜZELLER ALBÜMÜ 2




























25/59


29/59

39/59

40/59

41/59

36/59













19/
20/
21/
22/
23/

24/

25/

26/
27/

...Yorumlayın-Paylaşın...
Related Posts with Thumbnails